Kuba-Kopekbaligi Dalış Turu

01.02.2018 – Istanbul’dan Hareket Son dakika karar vermenin cezasi olarak, gruptan ayri seyehat etmek durumundayim. Digerlerinden farkli KLM ile ucacagim. KLM’nin Turkiye operasyonunu Pegasus yuruttugu için kalkis Sabiha Gokcen Havalimanindan. Check in kolay oldu gibi. Tabi bunda bagajlara gosterdigim ilginin de etkisi buyuk herhalde. KLM 1 adet 23 kg lik bagaj ile max 12 kg lik kabin bagaji ile aksesuar ki benim aksesuar bir sirt cantasi kabul ediyor. Normalde 20 kilo tutan dalış malzemelerimi bir sekilde 15 kiloya indirince hersey tek valize sigiyor. Ama tabii bu durum , 2 defa kontrol etmeme ragmen bir seyleri unuttugum hissini bir turlu geciremiyor. Gorecegiz bakalim. Pasaport kontrolu sonrasi karsima cikan puro standindaki kucuk mankenler yavasca beni havaya sokuyor.

Gruptaki bazi arkadaslardan bulasan erken gelme hastaligi yuzunden, free shop turunu da tamamlamama ragmen 3 saat daha beklemem lazim. E bu da blog yazmaya baslamak icin iyi bir zaman. Bu adresi ilk defa kullaniyorum. Travlepod gercekten kolaydi. Muhtemelen bu oyle olmayacak. Gorecegiz.. 01.02.2018 – Amsterdam koşusu Yaklasik 3.5 saat suren Istanbul-amsterdam ucusu sorunsuzdu. Yolcudan daha fazla el bagaji olunca koltuklara sirt cantalari oturdu; Bir güzel emniyet kemerleri de baglandi.

Ucak erken inecek diye dusunurken tahmin edilen saatte indi. Ben diger ucusa yetişme telasinda, ucak sanki koca havaalaninda parkedecek yer ariyor. Epey bir “taksi” durumunda dolastiktan sonra iniyoruz ama burada da hayal kirikligi. Sorada otobus var. Balik istifi dolustuktan sonra bir de otobus türü atiyoruz. Tabi inince de ben depar atiyorum. Transit tarafina giden cok yok. Sorup emin oluyorum. Sonunda sakin bir güvenlik alanina geliyorum. Ucus kartı, pasaport, vize hepsi hazir. Kasin telasimi gorup vaktimin oldugunu sakin olmami soyluyor. Ben hep kafamda kendimi kapiyi kapatmadan binecek son kisi olarak dusunmusum. Oysa neredeyse etrafi dolasacak vakit var. Ondan once guvenlikten bahsetmek lazim. Bir kac adet xray, insan için xray (ya da benzeri) cok teknoloji gozukuyor. Tabii ki dalis cantasi ilgilerini cekmeyi basariyor. Bu da bana cantayi bosaltip doldurma sansi veriyor. Ilk defa zor gelmiyor. Acaba sadece geniş acı getirmis olmanin dayanılmaz hafifligi olabilir mi. Iner inmez actigim telefonuma arkadasimdan gelen kapi numarasina odaklaniyorum. Kapida uzun zamandir gorusmedigim dalis arkadasimla muhabbetten sonra uzun yolculugumuz başlıyor. 01.02.2018 – Kuba’ya varis Amsterdam-Havana ucusu 10 saatten biraz fazla. Aslında gec de kalktik. Aktarma ile gelenleri bekledik. O kadar da stres yapmama gerek yokmus. Gerçi arkadaşım ucagi bekleyecekti ama gerek de kalmayacakmis.

10 saatlik ucusa 4 film sigdiriyorum. Acikcasi KLM çok da konforlu degil, en azindan ekonomi kismi. Koridor istememe ragmen cam kenarinda da oturunca tam bir stres oluyor benim icin. Gozlerim kapanmak uzere ama ben uyuyamiyorum. Ama arada kaymalar da olmuyor degil. Boyle buyuk ucaklardaki uzun uçuşlar çok farkli. Insan buz gibi havadan etkilenmese ya da kafasini yaslayacak bir yer bulsa hareket ettiğinin bile farkina varmayacak. Ama benim favorim; yolun basinda ve sonunda verdikleri sicak ve islak havlu. Evde de mi yapsak ? Her zaman olduğu gibi 9 saat su gibi geciyor da, o son saat yok mu; bitmek bilmiyor. Kulak esitliye esitliye alcaliyoruz. Butun yol boyunca altimizda kalan beyaz deniz gibi gozuken bulutlar yavasca geciliyor. Amsterdam bir yagmur bir gunes olarak gecilmisti. Burada da biraz grilik var. Bakalim ne kadar yagacak. Passport kontrolu icin uzun bir kuyruk var ama sorunsuz geciyoruz. Biz bavulların gelecegi tablanin başına geldikten 1-2 dakika sonra bavullar cikiyor. Aktarmalar sorunsuz calismis. Gümrükten çıkıyoruz. Bizi karsilamaya gelenleri ariyor gözlerimiz ama goremiyoruz. Zaten acelemiz yok. Bir arkadas gruptan once geleceginden onu bekleyecegiz. Bu arada bir miktar para bozduruyoruz. Binanin içinde otomat var. Onunde de uzunca bir kuyruk. 300 euro karsiligi 360 peso aliyoruz. USD icin 10% komisyon aliyorlarmis. Bu arada arkadasin ucagi inmis, biz bizi karsilayacak acenteyi bulduk. Hersey yolunda derken, bizim arkadastan ses yok. Epey bir bekledikten sonra bir sms geliyor; “pasaport gorevlisi pasaportu aldi, Bekle dedi, bekliyorum”. E biz de bekledik tabi. Epey bir zaman sonra cikti bizim arkadas. Ne kontrol ettikleri belli değil. Bavulu beklemiş asil . En sonunda otele variyoruz. 01.02.2018 – Kuba ruhu Bavulları odaya koyup Havana havasi almak icin cikiyoruz. Yorgunluk tabi; nerede oldugumuz ya da nereye gidecegimiz hakkında hic fikrimiz yok. Resepsiyondan , taksi ile merkeze gidin onerisi geliyor. Presidente otelden merkez 10 peso. Indigimiz noktada arkadaslardan biri bir Bar onerisi aldigini mutlaka gitmemiz gerektigini soyluyor. Haritaya bakiyoruz ki o bara yuruyerek 2 dakika mesafedeyiz. Bu sekilde Ernst Hemingway in mudavimi oldugu, bara yaslanmıs heykelinin oldugu La Floridita’ya gidiyoruz.

Kuba’nin olmazsa olmazlarindan daiquiri iciyoruz kirmizili barmenlerden.

Kirmizilar giymiş bir grup müzik yapıyor once. Sonra da disklerini 10 pesoya satiyorlar.

Muzikten ve Hemingway amca ile fotograflardan sonra otele donup ekibin geri kalanini beklemek uzere otele donuyoruz. Niyetim kahve icmek. Ama garson beni kiniyinca ve arkadaslar da icince ben de onlara eşlik ederek pina colada soyluyorum. Arkadaslar epey gec geliyorlar. Ucak 20:30’da inmis. Gumrukten cikmalari 23:30. Oteldeki birinin soyledigi gibi burasi Kuba. 🙂 Internet de oyle. Wi-fi servis aliyoruz; 1 saati 2 peso. Ama her yerde yaygin degil. Otelde bile sadece lobide var. Firsat buldukca yazacagim. 02.02.2018 – Kuba turu Sabah kahvaltidan sonra saat 10 da lobide rehberimiz Odisis ile bulusuyoruz. Bugun şehir turu. Umarim yazi uzun olacak. Neyse aceleye gerek yok, yavas okursunuz. Cunku yarin tekneye hareket ve muhtemelen internetin sonu. Kuba’nin eski baskenti Santiago imis. Havana daha sonra baskent olmus. O nedenle bu ulkenin bir anlamda derbisi Havana ile Santiago arasinda imis. Ama futbol degil beyzbolda. Kuba Amerikaya cok yakin; 160 km uzakta. Ulkede iki tür para kullaniliyor. Biri yerel halkin kullandigi peso. Digeri de bizim gibi turistlerin kullandigi cuc (convertible) 1 euro 1.2 cuc bankada. (Otelde 1.4) Daha once bahsettigim pesolar hep cuc aslinda. Taksi ile eski sehre doğru yola cikiyoruz. Rehber zaten hizli konusuyor, etrafta da bir suru sey var anlatacak. Yandik valla. Denizin kiyisindan gecereken Marekon denen bir duvar varmis; 8 km. Ismini umarim dogru yazmisimdir. Yanlis soyleyince ayip bir sey demek oluyormus. 1902’de yapimina baslanmis, 1955’de bitmis. Binalar hep eski. Bir kismi da irma kasirgasindan etkilenmis. 1921 de yapilmis President Otel’in etrafi yasakli imis; Vedido. Sonra, deniz kiyisinda ABD nin ilk elciliginin yanindan geciyoruz; simdi terkedilmis. Ic tarafta buyuk bir hastanenin yanindan geciyoruz. Kuba’nin en buyuk hastanesi imis. Bu ulkede saglik sistemi iyi; saglik da egitim gibi bedava. Eskiden bu civarlarda kumar oynanan casinolar da varmis. Hatta ara sokaklarda eski lottery mekanını da gorduk. Ama simdi tüm bunlar yasak. Deniz kiyisinda bir kalenin yanindan geciyoruz; Ispanyollar 1700 lerde yapmis. Bu arada rehbere puro soruluyor. Tutun kullanmayan arkadaslar da ilgili; cunku kendilerine verilen siparisleri tamamlamalari lazim. 4 buyuk markaları var. Romeo Juliet, Monte Cristo, Cohiba ve Portugas. Rehbere gore ilk ikisi daha hafif; sabahlik. Cohiba Castro’nun tercihi; orta ayar; oglenlik. Portugas daha kuvvetli; aksam ağır ickilerle keyif purosu. Bu arada araba Sloopy Joe onunden geciyor. Burasi da Hemingway’in uğrak yerlerinden ve o nedenle meshur. Bakalim ugramaya vakit bulacak miyiz. Arabadan Central Park da iniyoruz. Burasi bizim bir onceki aksam taksi ile gittigimiz meydan. Ilk once palmiye agaci ile basliyoruz. Royal palm (bildigin palmiye) govdesinden ev yapiminda, yapraklarindan tutun kurutmada yararlaniyorlar. Meyvesi ise domuzlara gidiyormus. Parkin ortasında milli kahramanlari Jose Marti (yazılışı kontrol etmek gerek) heykeli. Meydana bakan Hotel Inglettera 1875’de yapilan Havana’nin en eski oteli. Simdi Sharaton. Opera binasını gecip meydanı terkederken Capitalio’nun eski parlemento binasinin onunden geciyoruz. Devrimde Amerika’lilarinkine benzedigi için terkedilmis. Şimdi restorasyon yapiliyor. Parlemento geri gelecekmis. Onumuzdeki nisan secim varmis. Halk vekilleri, vekiller baskani seciyor. Adaylardan biri ; Castro’nun oglu dun intihar etmis. Her tarafta bir yenilenme; geç kalmisiz herhalde. Bir elektrik diregi boyaniyor. Boyaci kenarda dinleniyor. Devlet iscisi oldugundan kimsenin bir sey sordugu yok. Rehbere gore iki gunde ancak biter. Uzerinde Kid Chocolate yazan bir yerden geciyoruz. Meshur boksorleri imis. Simdi boks yapilan bir salon acmis. Parlemento binasinin onu Fast and Furries 8 cekimlerinde kullanilmis. Bu da Kuba’da cekilen ilk Amerikan filmi. Evlerin disina asilan camasirlar var. Sadece cuma ve cumartesi asmaya izin varmis. Yuruyerek bir baska meydana geliyoruz. Kuba’nin en eski kilisesi burada. Din profilini sorduğumuzda cogunlugun kullanmadigini ogrendik. 6% katolik, 2% protestan, 150bin yahudi, 2000 musluman. 15% santeria denen afrika dininde. Sokakta gordugumuz bembeyaz giyinenler bu dinden , initiation yilinda olanlar. Gerisi muzik, rom ve sekse inaniyor. Sarra cok buyuk bir eczane. Içerisi adeta muze. Burası plaza vieja ya bakan bir yer. Burasi gece hayatinin oldugu bir yermis. 18. yuzyildan kalma binalar yenilenmis ve boyanmis. Ama bir parcasi boyasiz birakilmis. Eski boyalarini gostermek icin. Herhangi bir kafeye oturun, birazdan muzik basliyor. Dinlenmek için oturdugumuz barda surpriz kapida basliyor. Garsonun gomlegin icinden fenerbahce amblemi gozukuyor. Hatta turkce konusuyor. Birazdan baslayan muzikte ilk parca Tarkan’dan yakalarsam muck muck.

Burada ne icilir? Tabii ki mojito. Bize onerilen biralı olan; ismi de mojito vittolo. Vittolo mekânın ismi. Buyuk kulplu bira bardagi icinde standart mojito , naneli.33 lük bir bira sisesi basasagi bardağın icine daldirilmis. Yaninda da bir agac parcasi. Dis karistirmak icin cok buyuk. Bir arkadas tatlı oldugunu farkediyor. Sorunca seker kamisi oldugunu ogreniyoruz. Yaratici bir sahibi olmali barin.

Sehrin altinda su kanallari var. Birkacinin girisini gorebiliyoruz. Korku otelini cok anlamadim. Kontun evi miymis ne. Eski bir kilise artık konser salonu olarak kullaniliyor. Onunde de bir heykel “Knight from Paris”. Psikolojik problemleri olan biri imis. Zaten akil hastanesinde vefat etmis. Sakalina ve isaret parmagina dokunup dilek diliyorlarmis. Simdi bu hareketi fotograf cektirmek icin yapiyorlar. Eski borsa binasi da devrimden sonra kapanan yerlerden. Arm meydani ya da Foundation meydani Ispanyollara karsi savas baslatan Jose Carlos Manuel de Cespedes heykeline evsahipligi yapiyor. Santa Isabel bu meydandaki onemli bir otel. Buraya ozgu olmayan bir adet bauban agaci da bu parkta. Kuba’da her an muzik , dans var.

Havana katedrali son 3 papanin ziyaret ettigi bir yer. 1789 da yapilmis.

Bodelm , Ispanyollarin sarap sakladiklari yerin ismi. Burada ise dukkan imis. Biri, girisine bar acmis. Etraftaki gazeteciler de gelince meshur olmus. Biz önünden gecerken bir grup insan mekanin disinda ellerinde bira siseleri ile muhabbet ediyorlardi. Devrim muzesi disinda ucaklar var. Iceride de Castro ve Che’yi tasiyan tekne sergileniyormus. Disaridan da gozukuyor. Turumuz burada bitiyor aslinda. Büyük bir daire cizip yuruyuse basladıgimiz yere yakin biririyoruz. Ama puro gorevi eksik kaldi. Araba bizi once purocuya, sonra da Havana Club rom muzesine birakacak. Purocu olarak devlet kontrollu bir dükkana gidiyoruz. Herseyin fiyati belli. Pazarlik yok. Cok aldim ya da kutusu ile aldim indirimi de yok. Fiyatlar bizim free shop tan pahalı olabilir. Portugas D-4 7.45, Cohiba robusto 13.20. Gozum kasanin yanında sigaralara takiliyor. Cohiba marka digerinin 1.5 kati fiyat; 2 peso. Uzerinde yerel halk icin de fiyat var ; 50. Aralarindaki oran dogru mu ? Yoksa sigara icin onlara ya da bize ekstra bir fark koyuyorlar mi ? Havana Club da gruplar rezervasyon yaptiriyor. Sansimiza onceden ayarlamadigimiz halde 45 dakika sonrasina yer buluyoruz. Rehberimiz bizi yakındaki bir bufeye birakip ayriliyor. Bufede sandvic ve bira ile gecistirirken mojitonun kuvvetli oldugunu farkedip bir tane de ondan goturuyorum. Biz yemek yerken biri gelip puro isteyip istemedigimizi soruyor. Bir arkadas bakmaya gidiyor ama pek güven uyandirmadigi icin eli bos donuyor. Bufeden kalkarken garson da kendilerinin de puro bulabilecegini soyluyor. Demekki puro yerel halkin onemli bir gelir kapisi. 7 peso luk giris ucretini odeyip muzeye giriyoruz. Kolomb ogretmis seker kamisini kullanmayi. Ilk olarak tatia senen alkol uretilmis. Kutlamalarda kullaniliyormus. 1837’de hafif rom uretilmis. Pedro Diago denen adam sekeri artirmak yerine aromayi artirmayi denemis. Daha sonra atlantigi gecip elitlerin ickisi olmus. 19. yuzyilda epey meshur bir icki imis. Isabelle Bobadilla en yüksek noktaya cikip denize cikan kocasini beklermis. Amblem de bu kadindan geliyor. Hemingway, rom ile yapılan mojito ve daiquiri yi meshur etmis. Yeni bir sise acildiginda pa la santos yapmak gerekiyor; azizlere hurmeten iyi sans getirmesi icin yere bir miktar dokmek yani. Cesitli yontemleri var rom yapmanin. Havana Club önce melasa yapiyor. Aralik-mart arasi yapilan hasattan elde edilen seker kamisi once ezilip suyu cikariliyor. Tabii ki bu iste cogunluk koleler kullaniliyor. Bu su kaynatilip 48 saat bekletilerek melasa elde ediliyor. 70% melasa, 20% su ve 10% maya ile 24-26 saat bekliyor. 60% alkol oranına erisiyor. Iki kere damitilarak önce 76% sonra 92-95% alkol ile etanol olusuyor. Bundan sonra mese ficilarda yaslandirmalar basliyor Sonra iki asama filtreleme yapiliyor. 12bin litrelik ficilari ihrac da ediyorlarmis. Buharli tren kullanan ilk ulke Kuba. Bu da romun yayilmasina olumlu etki yapan bir faktor. Havana Club yilda 60 milyon sise satiyormus. Tren tasimaciligi yapilan ilk ulke Kuba oldugunu soyluyor rehber. Bu da romun yayilimini artirmis.

En az 2-5 yil bekleyen bianca oluyor. Etiketlerdeki rakam minimum bekleme suresini gosteriyor. Aslinda romları karistiriyorlar (blend). 7 diyorsa en az 7 yillik, 14 yila kadar cikabiliyor. 15 dediyse 15-27 yil olabiliyor. Kokteyllerde 7 kullaniliyor. 40 kusur kokteyl varmis. Bize de 7 ikram ediliyor. Yeni acilan sisede pa la santos a tanik oluyoruz. Selection maestros odul almis bir 7. 40 pesoya bir tane aliyorum. 92 yilindan beri uretilen Cohiba atmosphere union 30 yillik ve 350 peso. Salonun ortasinda camekan icinde ve bir kutu icinde sergilenen romun fiyati 1700 peso. 80-100 yillik. Icine kondugu sise de özel. Morano glass dedigi bohemian kristal. Zaten istek uzerine uretilen bir rom. Bununla pa la santos yapilmaz herhalde.

Cikista bir de buranin daiquirisini deniyoruz. Tabii ki bizi gorunce gelen grubun caldigi muzik esliginde. Su ana kadar en iyisi La Floridita’da. Hemingway bosuna oraya gitmiyormus demekki.

Sonra yuruyerek Sen Jose pazarina gidiyoruz. Burasi turistik malzeme alabilecegimiz bir yer. Tshirt, resim, magnet, deri ve ahsap malzeme bulmak mumkun. 10 pesoya bir tshirt aliyorum. Herkesin derdi bavuldaki agirlik sorunu. 6:15 bulusma konusunda anlasmis olmamiza ragmen 6 da kapidayiz. Cunku dukkanlar 6 da kapaniyor. Donuste eski klasik taksilere biniyoruz. Yine deniz kiyisindan gecerken 3-5 pelikan goruyoruz. Gün boyu hava gayet iyiydi; ne sicak ne de soguk. Donuste yagmur hafiften basladi. Sansliyiz. Plan biraz dinlenip merkeze, alemlere akmak. Ama herkeste pil bitmis. Otelin restoraninda yemek isini halledip odalarimiza cekiliyoruz. Sabah 6 da kahvaltı, 6:30 hareket. 03.01.2018 – Tekneye yolculuk Sabah kahvalti normalde 7 se basladigindan biz kucuk bir sandvic ve kahve ile yetiniyoruz. 15 kisilik minibuste her zaman oldugu gibi bavullar problem. Arka dortlu koltuk bavullara ayriliyor. El bagajlari da koltuklarin altına. Iki sofor var. Havana cok buyuk bir sehir degil. Bir sure sonra otoyola giriyoruz; giseler var. Otoyola para mi aliyorlar? Bozulmus bu komünistler. 2 saat sonra bir benzincide duruyoruz. Tuvalet ve su molasi. Bu saatte bira icen var. Yollar genis; 3 serit ya da 4 serit. Ama fazla arac yok. Motosikletli bir polis tarafindan durdurulduk ama cok kisa. Havana’dan cikista yol 4 gidis 4 gelisti. Yol boyunca once 3 gidis 3 gelise sonra toplam 3 seride indi. Biri gidis biri gelis, ortadaki sollama seridi gibi. Arada engel olmadigindan bizim soforler gelis yoluna bile giriyorlar, bizim tarafta yol bozuk oldugunda. Bunu yapan da bir tek bizim sofor degil. Tabii bu zaman zaman heyecanli dakikalar yaratabiliyor bu durum. Bir ara karsidan gelen polis once onumuzdeki arabayi sonra bizi kenara cekti. Muhtemelen bizim arkamizdekileri de. Karşıdan birileri geliyor belli. Ilk aklimiza gelen kodaman biri geliyor diye dusunmek oldu. Bizde oyle olur cunku. Bir sure sonra merakmiz gideriliyor. Karsidan bisikletliler geliyor. Sofor de durumu anlayinca kapiyi aciyor ve biz de fotograf cekiyoruz. Ikinci bir mola daha veriyoruz. Yemek de yiyecegiz. Anlasmasi zor, dolayisi ile en kolay yemek sandvic. Sadece peynir demek bile zor; birkac ispanyolca kelime ogrenmek lazimmis. Pecete de olmadigindan tuvalet kagidina sarip yedik valla. Sonra ana yoldan ayrildigimizda, daha da bozuk gidis gelis yola dusuyoruz. Yollar catallanmaya baslayinca soforler de sormaya basladi. Onların pek gittigi bir yol degil herhalde. S onunda sora sora Port Jesuca’yi buluyoruz. Ve teknemiz Avalon 2’ye cikiyoruz. Ilk gelenler oldugumuzdan kamara secme hakkimiz var. Ogle yemeginden sonra cay, kahve ile makina hazirlama ve fotograf muhabbeti yapiyoruz. Bizi niye bu kadar erken getirmisler ki. Diger yolcular en sonunda geliyor ve 6 saatlik yolculugumuza basliyoruz. Tekne multeci teknesi gibi. Normalde 20 kişilik bir tekne. Ama biz 18 kisi olacagiz. Ama ama baska yolcular da var. Txxx resorts gidenleri de tasiyoruz. Ama cok ilginc, ya da dunya cok kucuk ; gecici olarak bizimle gelen gruptan bir Ingiliz bir Turk egitmeni taniyor. Bizden de taniyanlar cikiyor. Once onlar yemek yiyor. Biz de genel bilgileri almak icin ana salona. Gezinin sorumlu kisisi Honey bu toplantiyi sikici buldugumuzu dusunuyor olmali ki biraz hizli geciyor. Teknede Avustralyalı, Alman ve Turkler olacagiz. Sonra dalis ekibi sozu aliyor. Iletisim biraz problem olacak gibi. Genelde tekneyi doldururduk, ve geziyi istedigimiz gibi yonlendirirdik. Burada azinliktayiz , zor olacak. Tender ya da stiff dedikleri dalis tekneleri ayri; Maldivler’deki gibi. Biri buyuk biri kucukmus. Kucuk olana 7 kisilik dedi. Bizde 8 kisiyiz. Neyse bu konuyu liderimize birakiyoruz; o ayarlar. Yemek sonrasi muhabbet; her zaman oldugu gibi cok keyifli ama ben ancak 22:30’a kadar dayanabiliyorum. Yarin sabah da 6 da kalkilacak. Bizim ekipte 8 kişinin 6 sinda büyük makina var. 04.02.2018 – Ilk dalis gunu Teknede 18 dalgic var. Avustralya da gelenler dalis okulu sahipleri. Tatile gelmisler. 6 haftadir geziyorlarmis. Su anda kendi bolgeleri cok sicakmis ; 40 kusur derece imis. Genel egilim ilk dalisin kahvaltıdan önce olmasi. Ama bu amca ben acikirim diyor. Demekki orada yontem bu sekilde. Arkadas kuzey batida yasiyor. Sonunda cay-kahve, dalis, kahvalti, dalis, Yemek, dalis, piza, yemek seklinde anlasiyoruz. Ilk gun tabii ki biraz curcuna. Malzemeler ayarlaniyor. Biraz gec de olsa dalisa basliyoruz. 1. Dalis noktasi DARK REEF

Ustu 9 metrelerde sig bir reef. Asagisi da cok yok. Hemen asagida semsiye gibi bir kaya. Topraga tutundugu nokta dar, ustu genis. Kac aydır kurumustum, bu basit dalış bile cok iyi geliyor. Ama sag flasda problem var; cakiyor ama isik vermiyor gibi. Bir de çok kilo almisim; agirlik yetmiyor. 2. Dalis noktasi FARALLON

Ustu 14 alti 30 metre 2 kucuk yan yana vadi. Aşağıda Caribbean shark, yukarıda silky shark olmasını bekliyoruz. Suya atlarken daha silky’ler etrafımızı ceviriyor. Asagida da bekledigimiz gibi caribbean’lar. Biz önce bir vadiye giriyoruz. Ben daha kapali olan digerine girmiyorum. Akıllar köpek baliklarinda. Caribbean’lari fotografladiktan sonra yukseliyoruz. Silky’ler cok sigda oldugundan ben once dekoyu tamamliyorum. Silky’ler cok samimî. Fotograf makinesi problem yaratınca filme almayas basliyorum. Bir tanesi porta carpiyor. Keyif icinde cikiyoruz sudan. Herkes çok mutlu. 3. Dalis noktasi : Pipin

Meshur, eski dunya rekortmeni serbest dalicinin ismini verdikleri bir dalisnoktasi. Aslında ikinci daldigimiz noktanin drop off tarafi. Ama tabii ki bizim ilgimizi ceken sondaki silky kopek baliklari. Ama sabahki kadar samimi degiller. 4. Dalis noktasi: Boca de Piedra

Bizim ekipte hastalar ve kendini ilk gunden yormak istemeyenler 4. dalisi pas gecmeye karar verdiler. Iki kişi ve tek rehber ile 20 dakikalik mangrovlar arasi bir yolculuktan sonra dalış noktasına variyoruz. Dalisin basinda hemen bir kaplumbaga goruyoruz. Birazdan bir caribbean kopek baligi. Buralarda da gozukmezmis, sansliyiz. Biraz ileride buyuk bir tarpon surusu. Sonra bir lion fish, hog fish, vatoz. Köpekler etrafimizda dolanmaya devam ediyor. Iri siyah ve nassau orfozlara bakmiyoruz bile. Barakudanin iki farkli tipini gördük. Yesil muren fotograf cektirmedi ve iceri kacti. Plan ana teknenin bizim cikisimiza gelmesi idi ama daha yolda olduklarindan rehber Jose iguanalara gitmeye karar veriyor. Karaya cikarken islik calip ses yapınca birer ikiser gelmeye basladilar. Bir iki ananansi afiyetle yediler. Bu arada hudi dedikleri iri fareler de geldi. Dayanamayip fotograf makinasini getirdim ama pek iyi fotoğraf çekemedim. Ama az daha hudi benim makinanın tadına bakacaktı. Bu arada cok kucuk sinekler cok rahatsiz etmeye basladi. Sonunda tekne gelip demirleyince biz de tekneye döndük. Dondugumuzde , e biraz da ballandira ballandira anlatince, mojito icen arkadaslarimiz az da olsa kacirdiklarina uzulduler sanirim. Yemekler super. Buradan kilo alarak geri dönmemiz buyuk ihtimal. Iki masa var. Biz Turkler bir masayi ele gecirdik. Digerlei diger masada. Içlerinde Yeni Zelanda’li ve Ingiliz olan biri oldukca karakteristik. Arada sanki meditasyon yapiyor. Garip aksesuarlar takiyor. Mesela tas devrinin Vilma’sinin taktigi kolye. Iki pasaportu oldugundan iki kisi oldugunu soyledi. Iki kisilikli mi acaba ? Kendi aramizda sayko diyoruz. Karsidan anlasilmamasi icin kendisine pisi demeye karar verdik. Aksam 9’da yorgunluk cokuyor. Zor da olsa fotograflar gozden geciriliyor. Ve sabah yine 6 da kalkmak üzere yatiliyor. 05.02.2018 – Ikinci dalis gunu Bugün herşey oturmus durumda. Nitrox olcumunu bazen birisi tum ekip adina yapiyor. 5. Dalis noktasi: Los Indios 2

Tepesi 22 m. Bir ucu 30 m diger ucu 2000 metrelik drop off. Hedef reefi dolasmak. Ama kopek baliklarini goren ekip iki adim bile atamiyor. Jose nin regulatorde problem olunca tekneye dogru donuse baaliyoruz. Ama tabi kopeklerin fotografini ceke ceke. 6. Dalis noktasi: Los mogotes

Mogotes dedikleri sey; mercanlardan olusan yuvarlak kaya parcasi. Yine atlar atlamaz caribbean shark’lar gelmeye basliyor. Bir sure onlari fotografladiktan sonra siyah mercana gidiyoruz. Ama orada da kopek cekmeye devam. Kovuk altinda tarpon, hot fish. Caribbean shrimp biz cekemiyoruz ama Figen cekiyor. Donuste iki köpek bizimle geliyor, ya da yenileri geliyor. Sonra 4 oluyor. En son Hasan ile ben kaldik. Ben kendimi daha once atiyorum tekneye; tabii ki kopekleri kollayarak. Doktor mudehalesi Direktor Honey geliyor ve doktor yardimina ihtiyac oldugunu soyluyor. Bizim pisi bir gün once 30 metreden firlamis. Gece nefesi kesilmis, halüsinasyon gormus. Simdi de basi agriyormus ve carpintisi varmis. Belirtiler vurgunu isaret ediyor. Önce serum bagliyorlar. Hemen Tortuga’ya goturne kararı aliyorlar. Tortuga sabit ve resort gibi kullanilan bir tekne. Soriano da onunla gidiyor. 7. dalis timsah gorme aktivitesi olacakti. Ama bizden once gelen bir tekne vardi. Biz de geri donduk. Jose bizi cok iyi bir yere goturecegini soyledi. Ana tekneye yanasinca bizim tekneye ihtiyaclari oldugunu anliyoruz. Pisi’yi hastaneye goturecekler. Bizim tekne de esyalarini goturecek. Bugunluk bu kadar ya da bir tek gece dalisi derken pazarlıklar sonucu tekne gelince dalisa gitmek konusunda anlasiyoruz. Bu arada 3 kisi denize girmek isteyince sisme bot bizi akintinin basina birakiyor; Biz de guya yuzuyoruz, tekneye kadar. 7. Dalis noktasi: Five Sea

Jose’nin favorisi bir dalis noktasiymis. Ismini burada batan parcalari oldukca dagilmis olan kucuk tekneden aliyor. Daha dalışın basında bir caribbean sharp geldi. Sonra ogreniyoruz; Biz suya iner inmez hizla gelmis dalmis aramiza. Sonra tamponlar, mercanlar, hot fish derken etrafta caribbean lar dolasmaya, Biz de onlari cekmeye basladik. Herşey biri biraz samimi olmaya karar verinceye kadar iyiydi. Gerci kafasina fotograf makinasini yiyince bir iki dolanip gitmeye karar verdi. Bu da tum aksam boyunca muhabbetin konusu oldu. Hatta biraz abartildi. Jose’ye gore cok arkadas canlisi kopekler.

06.02 2018 – Ucuncu dalis gunu

8. Dalis noktasi: Coral Negro 2

Iki set halinde. Yukarisi 22, asagisi 30m. Alt sette iri bir sunger var. Jose kopeklerin bunun etrafinda dondugunu soyledi ama bence kopekler ziyaretcilerin etrafinda donuyor. Biz suya girer girmez geldiler zaten. Tum dalis boyunca kopekler ve orfozlar fotograf cektirmak icin yaristilar. Orfozlar samimi olunca sevimli buluyoruz ama kopekler aynı hareketi yapinca tirsiyoruz. Köpek bu dikkatli olmakta fayda var. Makina problem yaratinca biraz yukari cikip etrafi seyrettim. Iguana ve hotialar Ilk olarak teknenin karsisindaki kiyiya cikip iguana ve hotilari ziyaret ediyoruz. Kaptan meyve artiklari getirdi. Bayiliyorlar. Hatta su da icirdiler. Jose’nin, hotialarin aslinda bir vahsi fare oldugu ve disleri oldugu uyarisi bizi de temkinli olmaya itiyor.

9. Dalis noktasi: octopus cave

Aslında “pequeno paraiso” yani kucuk cennete dalacaktik. Ama gittigimizde Jose biraz bulanik olduguna karar verdi ve buraya geldik. Teknenin baglandigi noktada cok guzel mercan ve aralarinda sari baliklar var. Hepsi aynı cins mi bilmem ama bir kismi grunts denen baliklar. Aslinda 3 tip var; en kucuk boy altta, orta boy ortada ve en buyukler en ustte. Belki de bir anlami vardır. Bir köpek yine dolandı etrafta ama mercanların keyfine vardigimiz bir dalış. Drum baligi cok kucuk ve cok guzel. Magaranin hic bir esprisi yok ama. Bir de siglikta mercanlar dalga ile bir ileri bir geri saliniyorlar ya iste benim deniz tutmasinin sebebi. Timsahlar Aslında buna timsah demiyorlar crocodile ya da bazen kısaca söyledikleri gibi crocs; terlik degil ama. Tekneyle mangrovlarin arasına giriyoruz. Aciklik bir yere gelince bagirmaya basliyorlar. Arkadasin ismi Nino. Bazen 2. bir tane daha geliyormus. Sonra ipe bagli tavugu suya atip cikariyor kaptan. Bir sure sonra karsidan suyun ustunde geliyor. Adam cok hizli degil. Ya da cool takiliyor. Once Jose sonra iki kisi suya iniyor. Sonra bir kisi daha. En sonunda bir kisi haric herkes suya iniyor. Ilk korkular gecti. Ama herkes son derece temkinli. Suyun uzerine carpmak, arkadasin ilgisini cekmek için yetiyor. Arada kaptan tavugu uygun yere atarak timsahı istediğimiz yere çekiyor. Tabii ilk defa boyle bir yaratigi gormenin heyecani ile birbirimiz in karesine girdik. Ama sonunda her kes bir iki kare temiz cekmeye calisip ciktik. Herkes mutluluk nidaları ile tekneye cikip dalisa hazırlanmaya basladi.

10. Dalis noktasi: Five Sea

Yine ayni noktayiz. Aşağı yukarı ayni dalışı yapıyoruz. Bir kaç farkla. Caribbean shark daha az. Sonunda goliath orfoz goruyoruz. Yerde kuyruğunu cekip savunma pozisyonu almis vatoz. Tarponlar, grunts, school masters. Aksam herkes heyecanla fotograflara bakiyor. Sonuclar oldukca basarili.

07.02.2018 – Dorduncu dalis noktasi

Bugun ruzgar biraz daha fazla, dalgalar daha iri. Ben de hastalar ordusuna katilip nezle oldum. Arkadastan zerdecal-karbonat karisimi ictim, bakalım faydasi olacak mi.

11. Dalis noktasi: Caballones
Silky’ler suyun altinda bizi bekliyorlar. Aşağı inince de caribbean’lar. Artık kopek baligini tek cekmek yerine, onune mercan koyup fark yaratmaya calisiyotuz. Kanallar ve tuneller olan bir dalis noktasi ama biz iclerine girmiyoruz. Ekipten biri indigo hamlet gormus, mavili bir balık.

12. Dalis noktasi: La cana (beyaz sac)
Bu dalis oncesi brifing yok. Bulaniksa baska bir noktaya gidecegiz. Ruzgara karsi en az bir 15 dakika gittikten sonra dalinabilecegi karari verilince dalgali denize iniyoruz. Suyun ustu calkantili; asagida beklemek en iyisi. Ustu 10 alti 20 metrelik iki set. Mercanlar aşağıda dalgalaniyor. Iyi ki deniz tutmasina karsi ilac almisim. Nurse shark uzaktan geçti. Bu sefer buyuk drum fish gorduk ama yine koçumdaydı. Yine mercanların arasinda sari balik suruleri; grunts, school masters.

Garden of the Queen Archipelago
Ogle yemeginden sonra Tortuga’dan gelen biyolojist bize park hakkinda bilgiler verdi. Ismi Victor M. Ferrer.
Turizm onemli gelir kaynagi . Senede 2000 dalıcı gibi bir limit var ama dolduramiyorlarmis.
Batiya gidince bu kadar balik yokmus. Bu bilge korunuyor.
Nassau groupers soyu tukenme durumunda ama burada cok miktarda var. Goliath da ayni. Bunlari aslan baligi yemeye alistirmislar.

13. Dalis noktasi: Finca Pepe (Pepe’nin ciftligi)
Asagisi biraz karisik. Kumluk uzeri kayalar, kayalarin uzerinde mercanlar. Iki kopek, trunk fish, school masters, grunts, grey angel fish gorduk.

14. Dalis noktasi: Boca Ankliya
Ustu 7, alti 16 m kumluk. Jose akinti dalisi dedi. Ama akinti yoktu. Onun soylemek istedigi; girdigimiz yerden cikmayacagimizdi sanirim. Kaplumbagayi uzaktan gordum. Iki farkli tip aslan baligi vardı. Sanirim goliath orfoz da gorduk. Nassau orfoz ile siyah orfoz da vardi. Yine sari baliklar mercanlar arasi grup halinde bekliyorlar. Bir de kum üstünde yatan great soapfish. Buranin yesil murenleri cok utangac. Hog fish ler cesitli buyuklukte etrafta dolasiyorlar. Istakoz epey iyiydi.

Akşam yemekte yine istakoz vardı. Bu sefer salata gibi yapmislar. Yemekler genelde cok iyi. Kilo alıp donecegimiz kesin.

08.02.2018 – Besinci Dalis Gunu

Sicak cay ile nezle ve oksurugu bastirdiktan sonra dalisa haziriz. Kulak ve fotograf makinesi magduru iki arkadas bu dalisi pas geciyor.

15. Dalis noktasi: Peruano

Üstü 9 m, kumluk olan altı 21 metre olan , kumlukta kaya ve mercan bloklari olan bir yer. Bir gun once diger ekip teknenin altinda hammerhead gormus. Umudumuz hammerhead gormek ama sansli degiliz. Uzaktan bir kaplumbaga, giant barakuda, queen angel fish, grey angel fish goruyoruz. Kopek baligi gormeye alisan pek cogumuz bu dalisi zayif buldu. Benim ise makinem problem yaratmadigi icin oldukca guzel bir dalisti.

16. Dalis noktasi: Black coral 1
Low tide oldugu icin silky shark’lara gitmiyoruz. Yarim saatlik bir yolculuk ile buraya geldik. Yol uzun olmasa oldukca keyifli. Mangrovlar arasindan gectik. Suya atladiktan bir kac dakika sonra caribbean kopek baliklari geldi. Cok olmasa da yine ruzgarli bir hava var. Dolayisi ile dalgali bir deniz. Malzeme kusanan asagi iniyor. Dalgic sayisi ile orantili kopek sayisi da artiyor. Artik acik deniz kopek fotograf kotasini doldurdugumuz icin, altina mercan, sunger alarak cekmeye calisiyoruz. Konu olarak goliath orfoz da var. Bir de sand diver dedigi lizard fish turune benzeyen bir balik vardi.

17. Dalis noktasi : Vicente
Dalistan once espri yapiyoruz; degisiklik olsun silky shark gorelim diye. Dalis noktasina geldigimizde 1 tane vardi. Sonra biz indikce sayilari artti. Asagi inince kopekler caribbean oluyor. Ama etraf bulanik. Biraz dolasip yukselip silky’lerle dalisi tamamliyoruz. Kucukler epey hareketli. Oldukca samimiler. Ama Jose hep bunlarin arkadasca oldugunu soyluyor. Tabii ki biz kopekleein kopeklik yapma ihtimaline karşı temkinliyiz. Bu kadar aktif olmalarının sebebi tekneden atılan balıklar da olabilir tabi.

Snorkel
4. dalis yerine snorkel yapacagiz. Bir grup mangrov istiyor. Jose La korn onerisi ile geliyor. Biz de oneriyi kabul ediyoruz. Aslinda dalisa yasak bir bolge. Boynuz seklinde sert mercanlar. Acropova palmata diyorlar bu mercana. Derinlik 2-3 metre. Bazi yerlerde mercanlar suyun disina tasmis. Aralarında grunts’lar, grey angel fish. Ben gormedim ama lemon shark da gormusler.

Dalistan once şu kaydiragini acmislardı. Genelde Kanada’lilar kaydi. Biz de bir iki atliyoruz snorkel sonrasi. Lenslerim firlayacak diye gozumu kapadigim ve burnumu kontrol etmedigim icin burnumdan giren su beynime kadar variyor herhalde. Tek faydasi nezleme ıyi gelmesi herhalde.

Aksam yemek masasi bir baska suslu.
Sabah ve oglen yemeklerinde masa normal ama aksam yemeklerinde masa ortusu, kumas pecete ve hatta gunun dalislari bitince sarap servisi var. Burada kesin sismanlamisizdir herhalde.

09.02.2018 – Altinci ve son Dalis gunu

Bugun sadece iki dalis yapacagiz. O nedenle teknenin rutini uygulaniyor bugun. Sabah 06:30 kahvalti. Ilk dalis 07:30.

18. Dalis noktasi : Montana Rusa
Rus daglari. Neden Rus oldugunu rehberimiz bilmiyor. Ustu 25 metre alti 60 metre siradaglar. Bir noktadan baska bir dalis noktasina gidilecek.
Tekne samandiraya baglanirken silky shark’lar da geliyor. Hizli bir sekilde suya girmis olmama ragmen en az 6 tane goruyorum.
Ekip tamamlaninca asagi iniyoruz. Aşağıda Caribbean’lar. Hepsinin alani belli. Silky’ler asagi inmiyor, caribbean’lar yukari cikmiyor. Jose’ye gore anlasamiyorlar. Ama caribbean’lar daha guclu imis. Kavgada kazanan onlar.
Daglarin tepelerinden sekerek ilerlerken bu sefer bir caribbean baska bir arkadasa bulasiyor. O sadece fotograf makinesini biraz kullaniyor, vurmasina gerek kalmadan uzaklasiyor.
Tepeler arasında; acik suda insan biraz daha ciplak hissediyor kendini. Tek basina da kalmamak lazim. Arkamizi kollayarak ilerliyoruz. Diger dalis noktasina vardigimizda 16-17 metrelerdeyiz. Bu sefer indigo hamlet denen mavi baligi goruyorum. Jose’ye dalistan once soylemistim zaten, gorunce bana da gosteriyor.
Tekneler gelmis cikisimiza. Diger ekip de burada bitiriyor dalisi. Silky’lerle bitiriyoruz dalisi her zaman oldugu gibi. Ya biz fazla oldugumuz için ya da buradakiler henuz sabah uykusundan uyanamadigindan cok samimi degil gibiler. Daha cok kahvalti beklermis gibi halleri var.
Tekneler bunlari yemlemese bu kadar gelirler mi acaba ?

Arada cay ve biskuvi. Donus stresi basladi. Bavul nasil toplanacak, kime ne bahsis verilecek, elbiseler nasil kuruyacak..

Son bir dalis var. E bir de selfi yapmak lazim. O nedenle mercanlara degil, bir onceki dalisin cikis noktasina gidiyoruz.

19. Dalis noktasi: Farallon

Tekne samandiraya baglanir baglanmaz silky’ler hemen geldi. Biz biraz asagi inerken herhalde kaptan teknenin arkasindan bir seyler atti denize. Kopeklerin hepsi etrafimizdan ayrildi ve teknenin arkasina gitti. Biz de asagi yollandik. Asagida da dogal olarak caribbean’lar. Hepimizi bir mercan ya da sunger arkasinda poz pesindeyken ucuncu bir arkadas daha uçak bir saldiri atlatti. Bu oldukca kucuk bir kopek. En son silky’ler ile selfieler ve vedalasma.

Kazasiz belasiz bir dalis gezisinin daha sonu. Ama henuz Kuba’nin degil.
Bu aksam teknede kaliyoruz. Su anda en buyuk derdimiz esyalarin kurumasi. Hemen malzemeler yikandi, teknenin en ust katina gunes altina atildi. E buradan gecerken bir de jakuzi keyfi yaptik. Daha ne olsun.

Simdi mojito zamani. Rehberimiz Jose bunda da iddiali.

%d bloggers like this: