2018 Temmuz Turkiye

Birinci Gün

2018 in yurt ici yaz gezisi yoğun iş temposu ve ev taşıma curcunası arasında planlanmadan başlıyor. Tek plan ilk durağın Gokçeada olması ve 15 temmuzu geçirmek. E tabi kötü anılarımız var burada ; 15 temmuza Gokceada’da yakalanmıştık.

Sabah 06:30’da tüm bavullar arabaya yerleşti ve yollara düştük. Tatil bu kadar erken başlamak zorunda, köprüyü geçeceğimiz icin. Kopru, pazartesi is trafigi dusunulunce super yani akıcı . Tam Istanbul’u iyi geçtik derken gişelerden hemen önce trafik dur kalka döndü. Avcılar civarı da tekrar iyice rahatladı.

Herkes bizim gibi 15 temmuzu beklemiş galiba, yollar çok da boş değil.

Keşan civarı yollar çok değişmiş. Uzun zamandır yukarıdan gitmemişiz demekki. Eskiden trafik ışıklarında dur kalk yapardık. Şimdi süreklilik sağlanmış, iyi olmuş. Ama bir de o civardaki esnafa sormak lazım. Çoğu ana yolun dışında. Saroz dalışlarında kaldığımız Ağa Dayı tesisleri de tam yan yolda kalmış.

10:30’a doğru Kabatepe de kuyruğa giriyoruz. Kuyruk ama dışarıya taşmış bir kuyruk. Kacta varacagimizi bilmediğimizden online bilet almadık ve hata ettik. Gidiş geliş yol, feribot boşalırken online cıların sollamadı nedeni ile kriz yaşayınca jandarma olaya el koydu. Araçları teker teker ara yolda sıraya soktular. Bu arada biz hiç olmazsa 13 e online bilet alma telâşındayız. Daha 11 feribotu kalkmadan biletle içeri girmeye kalkışınca da arada bir yerlerde kuyruk yarattık. Kuyruk oldu, çünkü bizim kafada bir sürü insan var doğal olarak. Biletsizlerin kuyruğu var ama biletlileri henüz içeri almayınca arafta kaldık.

Arabayı sıraya bırakıp gölgedeki tahta masalarda karnımızı doyurunca biraz gevşedik tabi.

Kıssadan hisse
– temmuz her zaman herkes için tatil mevsimi
– gökçeada gözde bir tatil beldesi
– online bilet candir

Feribot uzaktan görününce hesaplar kesildi ve güneş.

Yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Klimalı salonlarda önce yer kavgası var. Ama yolculuk başlayınca millet kendini dışarı atıyor. Gemilerin standart yoldaşı martılar herkesin sevgilisi. Marti beslemek de bu sevgiyi gosterme yolu. Gelsin selfiler , gitsin grup fotoları.

Feribottan çıktıktan sonra konvoya yakalanınca ufak bir şüphe olmuyor değil; acaba ada çok mu kalabalık, çok kalabalık olunca da çok mu pahalı odalar ?

Soruların cevaplarından çok emin değilim ama oda kahvaltı 200 TL ye Kale Motel’e gecen sene kaldigimiz odaya yerleşiyoruz. Numara 306. Buraya kaydetmekte fayda var. Bir gun cok meshur bir yazar olunca belki odaya ismimi verirler 😉

Otel Kaleköy’de dalis yapmayı planladığımız dalis okuluna çok yakın. Zaten amaç da lojistik acıdan çok pratik olması. Onlar bizi biz onları tanıyoruz.

Kısa bir dinlenmeden sonra küçük bir ada turu yapıyoruz. Eşelek ve Kefaloz’da surf ve kite surf ya onları seyretmeye gidiyoruz ama rüzgar yok, oyuncular yok. Biz de zaten rüzgar yok diye buraya geldik. Rüzgar olunca denize çıkamama ihtimali var. Gerçi Gokceda Dalis Merkezi bu sene teknelerini büyüttü. Ama deniz tutması kişisel ve benim baş düşmanım, kucuk büyük tekne tanımıyor.

Akşam otelin restoraninda Istanbul da olmayan, daha once tattigimiz değişik mezeler ile yemeğe başlıyoruz. Cevizli yogurtlu kabak, feslegenli girit ezme ve benim favorim balik pastirmasi. Gecen sene daha fazla cesit vardi, bu sene sadece mavi orkinis ve kopek balığından var.

Ikinci gün dalis başlar

Akşamdan rezervasyonu yaptık. Burası slow city, dalis 11 de, acele yok. Ama biz yol yorgunu erken kalkıyoruz. E bir de makina hazırlama telaşı var. Aslında uzun sürmüyor. Bu sefer flaşların o-ringlerini değiştirfim. Dile kolay 5 senedir dokunmamışım. Ustad duymasin. Ya da duysun

Makinalar hazırlanıp havlular ile sarılıp hazır hale getirilinince sirada kahvaltı. Benim gibi deniz tutma problemi olanlar bilirler ; yemek ve içmek konusunda tasarruf yapmak lazım. Yumurta yok mesela. Bilmiyorum doğru bilinen yanlışlardan mi ama güvenli tarafta olmakta fayda var. Açık büfe kahvalti hic de fena degil. Tasarrufu bir kenara birakip güzelim zeytinyağını pas geçmeyip az da olsa kekik ve pul biber ile zenginlestiriyorum.

Arabayı tekneye bir yere, Gül caybahcesinin dibine bırakıyorum. Malzemeleri kurup boş çantaları arabaya atıyoruz. Bizden başka okulun öğrencileri var.

Yola çıkıyoruz. Büyük teknede yola çıkıldığı hissedilmiyor bile. Geçen senelerde belimiz kırılmasın, makinalar zarar görmesin diye az çaba sarfetmemistik. Rahata kolay alışıyor insan.

GPS olmayınca Yıldız Koyun açığındaki taşları bulmak zaman alıyor.

Önce biz iniyoruz. Suyun üstü çok bulanık. Aslında altı da bulanık. Çok fazla canlı da yok. Aslında geçen sene aynı zamanda rüzgardan çok dalamamıştık ama bir önceki sene canlılık çok iyiydi.

Yine de kovuklarda eşkinalar, ahtapot, migri ve böcekler nöbette. Leopar tavşanlar degil ama sarı gobiler çok fotojenik idi.

Ogleden sonra deneme dalisi yaptirdiklari icin bize de denize gitmek kaliyor. Tercihimiz Yildizkoyu. Cunku bugun lodos esiyor. Adalarin guzel tarafi bu; nereden eserse ters yone gitmek mümkün. Yemegimizi de ayni yerde yiyoruz. Otopark parali; 5 tl. Aslinda bu koyda bir de kamping var ama biz hic kalmadik. Bu koy sanirim Gokceada deniz koruma alaninin hemen yanibasi. Ama ruzgar ya da mevsimsel nedenlerle gorus her zaman cok net olmayabiliyor.

Ogle yemegi gec yenince aksam da hafif yiyelim diye Kalekoy girisindeki kokorrcciye gidiyoruz. Her sene enaz bir kere yeriz zaten. Iddiaya gore sabah sarmis kokoreçi, gunlukmus. Dogru mu bilmem ama kokoreci guzel oluyor.

Yukari Kalekoy yolunu da biraz dolasiyoruz. Bana degisik gelen bir cicegi plantsnap uygulamasi ile buluyorum. Flindrts rose. Herhalde dikenli gul.

Aksam ruzgar cikti. Ileride bir yerlere de yagiyor gibi. Yarin dalis olmayacakmis ruzgardan dolayi.

Üçüncü gün

Yol yorgunluğu ve azot hasreti geçtiğine göre Gökçeada bilgilerine geçebiliriz.

Turkiye’nin en batisinda , Turkiye’nin en buyuk adası. Yunancada adi Imbros ya da Imroz. Citta slow ilan edilen yerlerden; turkcesi sakin sehir.

Havasindan mi suyundan mi bilmem, ya da tatil beldesi olmasindan mi ne gercekten sakin sehir. Dusunuyorum da sanirim hic kavga gormedim , bunca yildir gelirim. Istanbullu bile burada sakinleşiyor ogaliba.

Buraya ilk defa belki 20-25 yil once gelmiştim. Bademli köyüne çıktığımızda evlerin çoğu dokuluyordu. Evlee rumlara aitti ve evlerinden kopmuslardi mubadele ile. Aşağıda Yeni Bademli’ye Isparta depreminden kurtulanlari yerleştirmişler, evler toplu konut gibi. Simdi ise cogu pansiyon. Bademli de degisti Gokceada’nin pek cok yeri gibi. Neredeyse tum koy yenilendi. Cogunlukla rumlar evlerini onarim yazlari gelir oldular. Zeytinli, Tepeköy de öyle. Evler ya rumlarca ya da pansiyon/otelciler tarafından yenileniyor. Genelde dokuyu bozmayan tas evler. Ama merkezdeki yapilasma biraz korkutucu. Umarim tas ev dokusunu bozmazlar.

Hava muhalefeti nedeni ile dalia yapamayinca uzun keyifli bir kahvaltı sonrasi adanin guneyine gitmeye karar veriyoruz. Cunku poyraz var bugun. En populer 2 secenek Laz koyu ve Ugurlu. Tercihimizi Ugurlu’dan yana kullaniyoruz.

Iddiaya gore Çanakkkale ‘den kovulan girgirlar buraya gelmiş. Limandaki tekne yogunlugunu gorunce olabilir mi acaba diyoruz.

Biz denize girmek icin Gizli Limani tercih ediyoruz. Eskiden buraya kara yolu yoktu. Simdi hem yol yapildi hem semsiye , şezlong, duş ve yemek imkanı veren 3-4 kulübe var. Agaclarin dibinde sanirim cadir da kurabiliyorlar. Gunluk mu gecelik mi bilmem.

Buranin sahili genis ve genelde sakin. 1 semsiye ve 2 şezlong 20 tl.

Gghg

%d bloggers like this: